Hayvanların İşi Gücü


Evvel zaman içinde kalbur saman içinde yel yelin bel belin el elin kel kelin dilinde iken zannettim masal gördüm ki gerçek zannetim gerçek gördüm ki masal imiş bitler tepemde hoplar pireler filimde oynar iken gözüm de göz, dizimde diz, izimde iz var imiş…

Efendim! Şirin mi şirin bir beldemizde, Melike diye güzeller güzeli bir çocuk yaşar imiş. Melike, oldum bittim hayvana haşarata meraklıymış. Odasındaki kavanozda misafir ettiği haşaratları saatlerce seyredermiş. Sürekli kedilerle köpeklerle kuşlarla kazlar kuzularla oynarmış. Ağaçlarda, toprakta, odunların çalıların arasında yeni bir hayvan görse hemen çöküp incelemeye başlarmış. Melike akıllı da bir kızmış. Eğer hayvanları iyi tanır, onlara zarar vermezse kendisinin de zarar görmeyeceğini bilirmiş.

Her fırsatta da “Bunların hepisinin bi işi gücü var. Benim gibi yapıp, beni inceleyecek hâlleri yok heralde o yüzden yani. Çok güzeeeel ya! Baksana! Hiç aldırmıyolar. Önünü kesiyosun gene gidecek bi yol buluyolar.” diyerek küçük hayvanlara imrenir, övgüler düzermiş.

Bir ilkbahar günüymüş. Sanırsın gökten badem çiçekleri yağmış, dallardan erguvanlar fışkırmış, kırlara papatyalar saçılmış! Deniz mavi mavi kokuyor, kelebekler alkış tutuyor, arılar “vızzz! vızz!” fısıldaşıyormuş sanki. Melike gene meraklı gözlerle mahallede gezinirken komşu konağın örme taş duvarında bir şey görmüş. Sanki taşların arasından bir şey kafasını uzatıp tekrar içeri kaçmış. Melike önce ürkmüş ama çok da merak etmiş. Kıpırdamadan sabırla beklemiş. Nihayet az önce gördüğü şey kafasını yine çıkarmış. Melike hiç kıpırdamamış. Derken yaratık tüm gövdesini çıkarmış. Ama sanki eksik bir şey kalmış. Melike eksiğin ne olduğunu anlayamamış. Kıpırdamadan seyretmeye devam etmiş. Yaratık iyice dışarı çıkınca deliğin içinden nerdeyse gövdesi kadar uzun bir kuyruk çıkmış. Eksiğin ne olduğu da anlaşılmış böylece.

Küçük kız, “Bunun işi gücü ne acaba? Çok hareket etmiyo.” diye düşünmüş. Birden hapşırması gelmiş. Eliyle ağzını kapatmış sımsıkı. Gene de engel olamamış. Gözleri kocaman açılarak hapşırmış! Küçük yaratık çok ama çok büyük bir hızla duvarın üzerinde koşmuş ve âniden “Zınk!” diye durmuş. Sadece kafasını kaldırıp, pörtlek gözleriyle çevresine bakınmış. Derisi pütürlü görünüyormuş. Yeşil kahverengi upuzun çizgileri varmış. Biraz ürkütücüymüş ama çok da güzelmiş. Bir sağa bir sola koşmuş durmuş, koşmuş durmuş. En sonunda duvarın en güneşli yerine varmış. Orda hiç kıpırdamadan beklemiş, beklemiş aynı Melike gibi.

Melike bu küçük canlıyı yakından incelemek istemiş. Çoook yavaş hareketlerle yaklaşmış. Ve âniden uzanıp kuyruğundan yakalamış. Yakalayıp kaldırmış. Hayvancağız debelenmiş fakat kurtulamamış meraklı kızın elinden. O da ne! yaratık birden “puff!” diye yok olmuş. Oysa Melike hâlâ parmaklarının arasında kıpırdayan kuyruğu hissediyormuş. Tabii ya! Gerçekten de kuyruk bizimkinin elindeymiş. Ama hayvancağız ortada yokmuş. Kuyruk hâlâ canlıymış. Kıvrım kıvrım kıvranıyormuş. Melike elindeki kuyruğu fırlatıp atmış. Kuyruk yerde kıvranmaya devam etmiş. Küçük kız ağlayarak eve gitmiş. Çok karmaşık duygular içindeymiş.

Olayı, karşısına çıkan ilk kişiye, komşusu Ferhunde Nine’ye anlatmış. Ferhunde Nine gülümsemiş ve, “O anlattığının adı Kertenkele’dir a yavrım! Taşların arasında yaşar. Arada çıkar dışarı güneşlenir. Zararcığı dokunmaz kimseye. Korktu mu aynı anlattığın gibi kuyruğunu bırakır kaçar!” demiş.

Melike, “E! Şindi kuyruksuz mu bıraktım onu ben?” diye sormuş iç çekerek.

Ferhunde Nine, “Hayır kuzucuk! Onun kuyruğu bizim saçımız, tırnağımız gibi. Kesilse de kopsa da uzar. Sen üzülme.”

Melike duyduklarına çok sevinmiş. Bundan böyle kertenkeleleri uzaktan, dokunmadan incelemeye karar vermiş. Dedik ya hem güzel hem akıllı bi kız. Bir kez daha “Hayvanlar, bitkiler insanlara hiç mi hiç benzemiyo. Hepsinin çook önemli işleri var bence. İnsanlar gibi kimin ne yaptığıyla ilgilenmiyolar hiç. İyisi mi onları işlerinden güçlerinden alı koymayayım ben! Onlara uzaktan uzaktan, usul usul bakayım.” diye düşünmüş.

Gökten bu sefer üç armut düşmüş, biri tabi ki Melike’nin, biri kertenkelenin biri de masalcının başına...

“Aıhhh!..”


2 yaratı:

Düş Hane dedi ki...

Bazen anlamak için zarar veriyoruz işte. Tüh armut yiyemedik bu sefer.

kabakmeltemi dedi ki...

armutlardan birini kaptım.
kertenkele benim. :)